The Pinnacle of Life*3, Part II-Live your dreams.

3-Bleh, no one cares.
Bugün cumartesiydi ve hiçbir işim yoktu. Bunun verdiği mutlulukla yatağımda biraz daha gerindim ve tüm gün yapacağım işleri kafamda sıralamaya başladım:
*Yatmak,
*Dizi&film izlemek,
*Yatmak,
*Yemek yemek,
*Yatmak ve bir daha kalkmamak.
Çalınmadan hızla odama giren kişiye anlamsızca baktım.
"Kapılar birinin müsait olup olmadığını öğrenmek için genellikle üzerine birkaç kez vurulan tahta türlerinden, biliyorsun değil mi Hazel? Çelik olanları da var tabii."
Kafasını sallarken yatağıma atladı.
"Seninle bir şey konuşmam gerek, Chel."
Yatakta doğrulup kaşlarımı kaldırdım.
"Ben bir teklif aldım."
Çığlık atarak üzerine atladım ve ellerimi boynuna doladım.
"İnanamıyorum, ne teklifi?"
"Bir klip teklifi. Bruno Mars'ın klibi için."
Duyduğum isimle bir çığlık daha attım. Hazel kıkırdarken ümitsizce bana bakınca aklıma gelen Styles ile somurttum.
"İzin vermedi, dimi? Öküz."
"Aslında henüz sormadım, biraz çekiniyorum."
"Bruno Mars'tan bahsediyoruz Haz, Bruno Mars!"
"Biliyorum, o adamı sevdiğimi de biliyorsun ama Harry işte. Ne kadar kıskanç olduğunu biliyorsun."
Son cümleyle geçen yaz Hazel'in beyaz, kısa elbisesi için kavga eden Harel çifti gözümün önüne geldi. Yeniden somurttum.
"Sen de mutlu bir anında sor."
"Yarın cevabımı bekliyorlar Chel."
"Haklılar."
Başını olumlu anlamda sallarken dudağını büktü.
"Bruno Mars, seni klibinde oynatmak istiyor Hazel! O aptal mimiğini düzeltir misin?"
"Bilmiyorum Chelsea."
Omuzlarından tutup bana bakmasını sağladım.
"Sen istiyor musun?"
Karşımda gözleri parıldayan sarışınıma baktım.
"O zaman oyna. Bir kıvırcık için isteklerini köreltme. Seni yönlendirmesine izin verme."
Kaşlarını kaldırıp bana baktı.
"Evet biliyorum, seni yönlendirmesine izin vermezsin!"
Sağ ellerimizi havaya kaldırıp Kıvırcıklar Aşkına! diye bağırdık. Bunu Harry'nin yanında yapmak her zaman daha eğlenceli oluyordu, yeşil gözlerini kısıp bize bakan bir Styles görmek her zaman mümkün olmuyordu maalesef.
"Kızlar biliyor mu?"
"Henüz değil."
"Bu teklif sana ne zaman geldi Tanrı aşkına?"
"Dün."
Kaşlarımı çatıp ona baktım. O ise şirin gülümsemesini suratına yerleştirmiş bana bakıyordu. Gözlerimi devirdim ve yüzümü yıkamaya devam ettim.
"Gidip söylesene."
Tamam, anlamında başını salladıktan sonra gelip bana sarıldı. Minik elleri boynumdayken, ellerimle ince belini sıktım.
"Seni seviyorum Chel."
"Ben de seni Haz."
Yanağından öptükten sonra el sallayıp odamdan çıkışını izledim. Üzerime beyaz şortumu ve Batman tişörtümü giyerken kızların çığlıklarını duyup sırıtıyordum. Onları seviyordum, Amerikan aksanımı işin içine katarsak; onlar benim kızlarımdı.

***

Kahvaltımızı yapıp televizyon karşısına kurulduğumuzda Hızlı ve Öfkeli filminde rol alacağımdan ve Haz'ın Bruno'nun klibinde oynayacağı konusunda dedikodu yapıyorduk. Ah, bir de haftaya olacak MTV Müzik Ödülleri'nden.
"Kesinlikle Rihanna alır."
Casey'i onaylarken Haz'ın telefonu çaldı.
"Harry."
"Bence şimdi bir buluşma ayarla ve konuş. Uzatmanın bir anlamı yok Hazel."
Hepimiz Sky'ı onaylarken Hazel gözlerini devirdi ve telefonu açtı. Hepimiz Hazel'in cevaplarından Harry'nin söylediklerini seçmeye çalışıyorduk.
"İyiyim canım sen, kızlarla dedikodu yapıyoruz, evet Ocean da burada, o da Louis'i öpüyor, tamam sevgilim, müsaitsin değil mi, bir sorun yok sadece özledim, pekala bekliyorum, seni seviyorum."
Seni seviyorum kısmında Sky ile birbirimize bakıp kusuyormuş gibi yaptık. Hazel kafamıza aynı anda yastık fırlatırken hala bunu nasıl yaptığını çözmeye çalışıyordum.
"Beni almaya geliyor."
"Nihayet!"
Angel kahvesini içerken nefesini verip hepimizin yerine tepki vermişti. Kapı çalınca birbirimize baktık.
"Bu kadar çabuk gelemez, değil mi?"
Casey merakla Hazel'e bakarken Hazel başını olumsuz anlamda salladı.

*Farkındayım, kısa oldu. O yüzden bunu bölümü part'lı yapacağım. Hepinizi yavaş yavaş sokmaya çalışıyorum kızlar, hepinizi bir anda sokamam üzgünüm. Hepiniz üzerinde tek tek yoğunlaşacağım ama laerjflkserhlkser Yazım yanlışım varsa üzgünüm, iyi okumalar!

3, Part II-Live your dreams.
Kızlarla birbirimize bakarken kapı üçüncü kez çalındı. Evde bizden başka kimse yoktu ve açıkçası hepimiz korkuyorduk. Gözlerimi devirip dördüncü kez çalan zil sesiyle ayağa kalktım. Kapıyı açtığımda sarışın bir kız arkasını dönmüş etrafa bakıyordu.
"Kime bakmıştınız?"
Kız sesimi duyunca bana doğru döndü ve aynı anda çığlık attık.
"Chelsea!"
"Adelia!"
Kuzenimle birbirimize sarılırken kızlar da sesleri duyunca yanımıza geldiler. Ben ve Hazel bavullarını içeri sokarken diğerleri Adelia'a sarılıyordu.
"O benim kuzenim."
Son bavulu da içeri sokunca Adelia'nın omzuna elimi atıp onu içeri çektim. Kızlar kıkırdarken kapının önüne yaklaşan araba gözlerimizin kısılmasına neden olmuştu.
"Bu Harry," Hazel dudaklarını birbirine bastırıp bana baktı.
"İyi şanslar meleğim."
Hazel'e tek tek sarılıp yolcu ettikten sonra arabanın yanındaki Harry'e sırıtıp el salladık. Nihayet gittiklerinde hepimiz içeri geçtik.
"E, Matt ile nasıl gidiyor?"
"Biz ayrıldık."
Sky sorduğu soruya lanet ederken Adelia ona öpücük attı. Sorun değil, anlamında başını sallarken hepimiz bunun bir sorun olduğunu biliyorduk. En azından Adelia'nın yaşlı gözleri böyle söylüyordu.

***

Hazel*
Arabadaki sessizlikten o kadar bunalmıştım ki sürekli tırnaklarımla uğraşıyordum. Harry sanki bir sorun olduğunu biliyormuş gibi önce benim konuşmamı bekliyordu, bense onun. Konuya nasıl gireceğimi bilmiyordum. İnanın bana, şu an arayıp klipte oynamak istemediğimi söyleyebilirdim. Bu iğrenç stresi yaşamaktansa oynamazdım daha iyi.
"Sorun ne Haz?"
"Bir sorun yok sevgilim."
Yoldan gözlerini ayırıp bana baktı ve kaşlarını kaldırdı.
"Bundan emin misin?"
"Harry, bunu arabada konuşmak istemiyorum."
"Pekala," dedikten sonra arabayı durdurdu ve gözleriyle arkamı işaret etti. Buraya ne zaman geldiğimizi geçin, sahile sürdüğünü bile bilmiyordum. Hiçbir şey söylemeden arabadan indim ve derin bir nefes aldım. Belki de ben büyütüyordum, belki de kabul edecek ve benim adıma sevinecekti. Yanıma gelip elimden tuttu ve karşıya geçerken beni sürüklemeye başladı. Banka oturduğumuzda başımı omzuna gömdüm ve konuya nasıl gireceğimi düşünmeye başladım.
"Hadi ama Hazel."
Styles'ın bıkkın ses tonu kötüye işaretti ve sinirlenmeyeceği bir konuyu bile büyütürdü.
"Ben bir teklif aldım."
Bıkkın ses tonundan korktuğum için içimden geçen ilk cümleyi dışa vurmuştum ve çok saçma bir ortam yaratmıştı. Harry, merakla bana bakarken şaşkınlığını gizleyemiyordu.
"Ne teklifi?"
Ne olacaksa olsun, kafasıyla hareket edip tüm cümleleri ardı ardına sıralamaya başladım. Gözlerim kapalı, Harry'e her şeyi anlatıyordum.
"Bruno Mars'ın klibinde oynamak için. Aşık bir kızı canlandıracakmışım."
Tepkisini görmek için tek gözümü açarken bana bakmadığını fark ettim. Denize bakıyordu, ilk defa duygularını çözemiyordum.
"İstiyor musun?"
Gözlerini denizden ayırıp benimkilere dikti. Yeşil gözler bana bakarken konuşamıyordum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra başımı olumlu anlamda salladım. Harry elimi tutup öptükten sonra bana sarıldı.
"İstiyorsan, oynarsın."
Bu tepkiyi beklemiyordum. Gerçekten. Ben ortalığı dağıtan bir Styles bekliyordum. Ama öyle olmamıştı, fikirlerime saygı duyuyordu. Karşımdaki olgun Styles'a bir kez daha aşık olurken dudaklarımı dudaklarına bastırdım.

***

Chelsea*
Adelia'nın aç olduğunu duyunca birbirimize bakmıştık. Hazel yoktu ve doğrusunu söylemek gerekirse bu evde hepimiz toplasanız 5 kere mutfağa yemek yapmak için girmiştik. Bu girişimimiz de felaketle sonuçlanıp Hazel'den fırça yemiştik. Adelia durumu anlayınca gözlerini devirdi ve üzerindeki ceketi çıkarıp saçlarını bileğindeki toka yardımıyla at kuyruğu yaptı. Mutfağa doğru giderken hepimiz önce onu izleyip ardından peşine düşmüştük.
"Ne yani, yemeği sen mi yapacaksın?"
"Hadi ama! Sen Casey'den bile kötü yemek yaparsın!"
Casey, Ocean'ın omzuna vururken Sky ile kol kola girmiş onlara bakıp gülüyorduk. Angel merakla Adelia'nın ne yaptığına bakarken zil çaldı.
"Hazel'dir."
Ocean elini kaldırıp Ben bakarım, mesajını verirken biz hala Adelia'yı izliyorduk. Hazel mutfağa girip çığlığı koparınca kulaklarımı kapadım.
"Çık mutfağımdan Adelia!" Hazel dışarıyı gösterirken durumu yeni anlamış ve bir çığlık daha atmıştı.
"Bunu yapmaya devam edecek misin Haz?"
Sky, Hazel'in çığlık atmasından şikayet ederken kıkırdadım.
"Adelia!"
Hazel, Adelia'nın boynuna atlarken hepimiz Adelia'nın yapmaya çalıştığı yemeğin ne olduğunu anlamaya çalışıyorduk. Pek de zor değildi, makarna. Hazel önce tezgaha daha sonra Adelia'ya baktı.
"Bu zamana kadar çoktan mutfağı mahvetmen gerekiyordu ama sen suyu kaynatmışsın bile!"
Adelia kıkırdarken bir yandan da makarnayı kaynattığı suya döküyordu. Döktükten sonra biraz tuz ekleyip makarna sosu için malzeme çıkarmaya başladı.
"Hadi ama! Adelia, sen misin?"
Hepimiz Adelia'a şaşkınlıkla bakarken Adelia'a salonu gösterip Def olun buradan, demek istiyordu. Hazel kaşlarını çatıp Adelia'a baktı.
"Burası benim çöplüğüm kızım!"
Hepimiz kahkaha atarken Adelia, Hazel'e Sen kalabilirsin, gibi bir şey söylüyordu. O sıralar cidden ne dediğini anlayamamıştım çünkü Hazel'in mimikleri birkaç dakika bağırarak gülmemize neden olmuştu. Gülerek salona doğru gittiğimizde 10 dakika sonra Adelia soslu makarnamızı getirmişti. Makarna müthişti, Hazel'e rakip geliyor millet!

*BU BÖLÜM BİRAZ HAZEL&HARRY AĞIRLIKLI OLDU, BİR DE SELEN KANKAMI ALDIM FALAN. YAZIM HATAM VARSA ÜZGÜNÜM KANKAMLAR, İYİ OKUMALAR!