Selen ve Bensu sizi yerim.
Bölüm 5-Biten Kahve"Ne yapıyorsunuz siz?"
"Ada, karışma." Dişlerinin arasından konuşan Mert'e baktım.
"İçeri girin."
Mert, Selen ve beni işaret ederken onu umursamıyordum. Sadece Cenk'in beni izlediğini biliyordum.
"Noluyor dedim Mert?"
"Ediz, onları içeri götür."
Sinirle soludum ve Ediz'in bana doğru uzanan elini ittim.
"Mert noluyor dedim!"
"Ben de sana içeri gir dedim!"
Sohbetin başından beri Cenk'ten ayırmadığı gözlerini bana dikmiş ve ses tonunu oldukça yükseltmişti, bu en nefret ettiğim şeydi. Bir saniye, az önce sohbet mi demiştim?
"Sen de benimle gelirsen, içeri girerim."
Koyduğum şarttan hoşlanmasa da gözlerini devirdi ve Cenk'e son korkunç bakışını attıktan sonra içeri girdi.
*********"Cenk'le Cenk mi oluyorsun Mert?"
"Sana laf attı diyorum!"
"Sence bu umurumda mı?"
"Ne dedi ki?"
Selen araya girmiş merakla Mert'e bakıyordu.
"Boş verin."
"Ne dedi Mert?"
Tehditkar ses tonuyla Selen, Mert'i tabii ki korkutmuştu. Mert önce bana baktıktan sonra gözlerini yere dikti.
"İstesem onu çoktan yatağa atmıştım."
"Bunu Cenk mi söyledi?"
Selen'e anlamsızca baktım.
"Beklemiyor muydun Selen?"
"Cidden beklemiyordum, yani o kadar iğrenç olacağını tahmin etmezdim."
"Peki buna deydi mi sence Mert?"
Bakışlarımı Mert'e dikmiş bana cevap vermesini bekliyordum. Mert tam ağzını açacakken Ediz araya girdi.
"Eğer o girmeseydi Cenk'e, ben girecektim."
Mert ve Berk'in güldüğünü gördüm. Selen'in de bana şaşkınca baktığını. Ben mi? O dakikalarda ne yaptığımı gerçekten bilmiyorum.
"Neden?"
Selen işi zorluyordu, en azından sormak istediklerimi soruyordu. Ben şu an çevrim dışıydım. Ediz söyleyecek bir şeyler ararken bize bakmıyordu: Berk ve Mert'e bakıyordu.
"Çünkü Ediz, yanındaki kızlardan birine laf atılmasından hoşlanmaz."
Şaşkınca Berk'e baktım.
"E durumu kurtardığınıza göre bir şeyler içelim."
Selen'le kıkırdarken diğer üçü bize sonradan katılmıştı.
*********"Özür dilerim."
"Beni rahat bırak Cenk!"
"Sarhoştum, sana yemin ederim!"
"Umurumda değil."
"Ada a-"
"Cenk artık etrafımda dolaşma! Ya çevrende o kadar kız var, neden ben?"
"Çünkü hiçbiri senin gibi değil."
"Çünkü hepsi ağzının içine düşüyor, ben düşmüyorum ve sen zoru seversin öyle değil mi?"
"Değil işte! Neden gözünde hep öyleyim? Seni gerçekten seviyor olamaz mıyım?"
"Hayır olamazsın!"
"Ada, lütfen."
"Neler oluyor?"
"Hiçbir şey." derken Ediz'i kolundan tutmuş az önce Cenk'in beni sıkıştırdığı arka bahçeden çıkarıyordum.
"Bir şey olmadığından emin misin?"
"Eminim Ediz."
Kaşlarını kaldırmış bana bakarken gülümsedim.
"Eminim."
"Pekala." dedi ve elini omzuma attı.
"Selen nerede?"
"En son Berk'leydi."
"Hadi canım!" derken kahkaha attım.
"Evet." dedi ve o da bana katıldı.
"Eve gitmek istiyorum."
"Seni eve bırakmamı ister misin?"
Başımı kaldırdığımda bana bakan bir çift masum mavi-yeşil karışımı gözle karşılaşmıştım.
"Olabilir." derken gülümsüyordum.
*********"Teşekkür ederim."
"Rica ederim, her zaman." derken muzırca güldü.
Dudaklarımı ıslatıp gülüşüne karşılık verirken gözleri dudaklarıma kaydı. Bir dakika, karşımdaki tanrısal varlık bana doğru mu yaklaşıyordu yoksa çok meyve suyu içtiğimden sarhoş mu olmuştum? İkinci seçenek saçma olduğundan, Ediz gerçekten bana yaklaşıyordu. Ben bunları düşünürken o çoktan araya kapatmış, dudaklarımı dudaklarına değdirmişti. Tam alt dudağını kavrayacakken çalan telefonla kaşlarımı çattım. Güldü ve benden uzaklaştı.
"Açsan iyi olacak."
"Üzgünüm." derken cebinden telefonu çıkarıyordu.
"Efendim, tamam kardeşim, alırım, geliyorum."
Telefonu kapattığında yeniden masumca bana bakıyordu.
"Artık gitmeliyim, yeniden teşekkür ederim."
Kafasını salladı ve gülümsedi. Beni izlediğini biliyordum, sanırım bu yüzden her hareketime özen gösteriyordum. Çantamdan evin anahtarını çıkarttıktan sonra ona döndüm ve el salladım. O da bana el salladığında artık içeri girmem gerektiğini biliyordum ama giremiyordum. Derin bir nefes alıp verdikten sonra kapıyı açıp ona bakmadan içeri girdim.
"Merhaba kızım."
Topuklularımı elime alırken duyduğum ses karşısında şok olmuştum.
"Merhaba baba." derken el sallıyor ve gülümsüyordum.
"Uyku tutmadı inanır mısın, ben de kahve yapayım dedim. Ta-ta, kahve bitmiş. Ben de Selen'den kahve almaya gittim."
"Bu saatte, bu kıyafetlerle, elinde bir fincan dahi olmadan."
Evet Ada Eymen, yalan söylemeyi beceremediğini bir ara öğrenmen gerekiyor.
-SANIRIM BU YAZDIĞIM EN İĞRENÇ BÖLÜM, ACELEYE GELDİ BİRAZ. YORUM ŞEY EDERSENİZ SEVİNİRİM KANKİMLER :L YAZIM HATALARIM VARSA DA KUSURA BAKMAYIIN.